İşe İade Başvurusunda Belirtilen Adrese Gönderilen Davet Yazısı Geçerli Olup İşverenin Adres Araştırma Yükümlülüğü Yoktur.

İşe iade başvurusu yaparken dikkat edilmesi gereken en önemli konulardan biri de işe iade başvurusunda bildirilen adrestir. Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, işe iade başvurusu yaparken doğru adres bildirmenin ne kadar önemli olduğunu, işverenin adres araştırma yükümlüğünün bulunmadığını, bu hususta yapılacak bir hatanın ise telafisi olmadığına dikkat çekmiştir.

Kararda özetle; davacının açmış olduğu işe iade davasının kabulüne dair kararın Yargıtay incelemesi neticesinde onanarak kesinleşmesi üzerine yasal süresi içerisinde işverene başvurmasına rağmen işe başlatılmadığını iddia etmiş, davalı ise davacının kendilerine göndermiş olduğu işe başlama talebini içeren ihtarnamede yazılı adrese işe başlaması için davet yazısı gönderdiklerini, bu nedenle davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Davalı işveren, davacının işe başlatma talebini içeren ihtarnamesinde bildirilen adrese işe başlaması konusunda davet yazısını tebliğe çıkarmıştır.

Ancak, "davacı bu adreste tanınmıyor" şerhli olarak tebligat iade edilmiştir. Davacının dava dilekçesinde ve vekaletnamesinde aynı adresi bildirmiş olduğu anlaşılmakla, davalı işverence gönderilen davet yazısı geçerli olup ayrıca davacının başka bir adresinin bulunup bulunmadığını davalının araştırma yükümlülüğü yoktur. Davalının usulüne uygun davetine rağmen davacının işe başlamadığının kabulü ile davanın reddi gerekirken, kabulüne karar verilmiş olması bozma nedenidir.

Dava :

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:

Karar :

1- Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine,

2- Davacı, iş akdinin 16.02.2011 tarihinde ikale sözleşmesi ile sona erdirildiğini, bunun üzerine ...4. İş Mahkemesinin 2011/153 E sayılı dosyasında işe iade davası açtığını, dava sonucunda işe iadesine karar verildiğini kararın Yargıtay incelemesinden geçerek 20.11.2011 tarihinde kesinleştiğini, bunun üzerine işe başlamak için müracaat ettiğini, davalı tarafından işe başlama çağrısı yapılmadığını iddia ederek işe iade davasından kaynaklanan boşta geçen süre ücreti ve işe başlatmama tazminatı alacağını talep etmiştir.

Davalı, davacının işe başlama talebine ilişkin ihtarı üzerine şirketçe yasal süresi içerisinde işe davet ihtarının davacının kendilerine gönderdiği ihtarnamedeki adrese noter kanalıyla gönderildiğini, postadaki hata nedeniyle şirketlerinin sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.

İşe iade davası sonunda işçinin başvurusu, işverenin işe başlatmaması ve buna bağlı olarak işe başlatmama tazminatı ile boşta geçen süreye ait ücret konularında taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.

4857 sayılı İş Kanununun 21 inci maddesinin beşinci fıkrasına göre, işçi kesinleşen mahkeme kararının kendisine tebliğinden itibaren on iş günü içinde işe başlamak için işverene başvuruda bulunmak zorundadır. Aksi halde işverence yapılan fesih geçeri bir feshin sonuçlarını doğurur.

Yasada işçinin şahsen başvurması gerektiğine dair bir düzenleme bulunmamaktadır. İşçi, işe başlatılma konusundaki iradesini bizzat işverene iletebileceği gibi vekili ya da üyesi olduğu sendika aracılığı ile de ulaştırabilecektir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen görüşü bu yöndedir (Yargıtay HGK 17.6.2009 gün ve 2009/9-232E, 2009/278K.).

İşveren işe iade için başvuran işçiyi (1) ay içinde işe başlatmak zorundadır. Aksi halde en az dört, en fazla sekiz aylık ücret tutarında belirlenen iş güvencesi tazminatı ile boşta geçen süreye ait en çok dört aya kadar ücret ve diğer hakları işçiye ödemek zorundadır.

İşçinin işe iade yönündeki başvurusu samimi olmalıdır. İşçinin gerçekte işe başlamak niyeti olmadığı halde, işe iade davasının sonuçlarından yararlanmak için yapmış olduğu başvuru geçerli bir işe iade başvurusu olarak değerlendirilemez. İşçinin süresi içinde işe iade yönünde başvurusunun ardından, işverenin daveti üzerine işe başlamamış olması halinde, işçinin gerçek amacının işe başlamak olmadığı kabul edilmelidir. Başka bir anlatımla, işçi işverene hiç başvurmamış gibi sonuca gidilmelidir. Bu durumda işverence yapılan fesih, 4857 sayılı Yasanın 21 inci maddesinin beşinci fıkrasına göre geçerli bir feshin sonuçlarını doğurur. Bunun sonucu olarak da, işe iade davasında karara bağlanan işe başlatmama tazminatı ile boşta geçen süreye ait ücret ve diğer hakların talebi mümkün olmaz. Ancak, geçerli sayılan feshe bağlı olarak işçiye ihbar ve koşulları oluşmuşsa kıdem tazminatı ödenmelidir.

İşe iade yönündeki başvurunun on iş günü içinde işverene bildirmesi gerekmekle birlikte, tebligatın postada gecikmesinden işçinin sorumlu olması düşünülemez.

İşverenin de işçinin işe başlama isteğinin kabul edildiğini (1) ay içinde işçiye bildirmesi gerekir. Tebligat sorunları sebebiyle bildirimin süresi içinde yapılamaması halinde, bundan işveren sorumlu tutulamaz. İşverence yasal süre içinde gönderilmiş olsa dahi, işçinin bir aylık işe başlatma süresi aşıldıktan sonra eline geçen bildirim üzerine makul bir süre içinde işe başlaması gerekir. Burada makul süre işçinin işe daveti içeren bildirim anında işyerinin bulunduğu yerde ikamet etmesi durumunda en fazla iki günlük süre olarak değerlendirilebilir. İşçinin işe iadeyi içeren tebligatı işyerinden farklı bir yerde alması halinde ise, 4857 sayılı Yasanın 56 ncı maddesinin son fıkrasındaki izinler için öngörülen en çok dört güne kadar yol süresi makul süre olarak değerlendirilebilir. Bu durumda işçinin en fazla dört gün içinde işe başlaması beklenmelidir.

İşverenin işe davete dair beyanının da ciddî olması gerekir. İşverenin işe başlatma amacı olmadığı halde işe başlatmama tazminatı ödememek için yapmış olduğu çağrı, gerçek bir işe başlatma daveti olarak değerlendirilemez.

Somut olayda; davacı açmış olduğu işe iade davasının kabulüne dair kararın Yargıtay incelemesi neticesinde onanarak kesinleşmesi üzerine yasal süresi içerisinde işverene başvurmasına rağmen işe başlatılmadığını iddia etmiş, davalı ise davacının kendilerine göndermiş olduğu işe başlama talebini içeren ihtarnamede yazılı adrese işe başlaması için davet yazısı gönderdiklerini, bu nedenle davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Davalı işveren, davacının işe başlatma talebini içeren ihtarnamesinde bildirilen adrese işe başlaması konusunda davet yazısını tebliğe çıkarmıştır. Ancak, "davacı bu adreste tanınmıyor" şerhli olarak tebligat iade edilmiştir. Davacının dava dilekçesinde ve vekaletnamesinde aynı adresi bildirmiş olduğu anlaşılmakla, davalı işverence gönderilen davet yazısı geçerli olup ayrıca davacının başka bir adresinin bulunup bulunmadığını davalının araştırma yükümlülüğü yoktur. Davalının usulüne uygun davetine rağmen davacının işe başlamadığının kabulü ile davanın reddi gerekirken, kabulüne karar verilmiş olması bozma nedenidir.

Sonuç : Temyiz olunan kararın, yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 24.10.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.

NOT: Yargıtay kararlarına erişim www.sinerjimevzuat.com.tr adresinden sağlanmıştır.